VAR OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Yoğun gündem sırasında atlamışız. Milan Kundera vefat etmiş.

 Benim bakış açıma göre bir “modern çağ filozofu” idi. Düşünceleri, yazdıkları ile zihinlerde oluşturduğu paradigma çeşitliliği, bir romancı olma vasfının çok ötesini kapsıyordu.

 İçinde kaybolduğumuz, somut varlığını dahi hissetmememize rağmen çarklarında boğulduğumuz tüm sorunların sebebini dahiyane bir basitlikle açıklamıştı. Toplumsal ilişkilerdeki ilkelleşmenin, sığlıkların, günlük yaşantımızda karşılaştığımız dejenerasyonun, bireysel ölçekteki bencilliğin toplumda nasıl karşılık bulduğunun, kötülüğün ne ölçekte bulaşıcı olduğunun ve tüm bunların sebepleri ile ilgili düşüncesi, ona göre “sormak ve yargıda bulunmak” ikileminden kaynaklanıyordu.

 İnsanların anlamaktan ziyade yargıda bulunduğunu, sormaktan ziyade yanıtlamayı tercih ettiğini söyleyen Kundera, bizim toplumumuza da adeta bir ayna tutmuyor mu?

 Örneğin Lozan’daki gizli maddelerin varlığını, kendisine uzatılan mikrofon ve kamera karşısında

 canhıraş savunan o embesili tanımlamış olmuyor mu? “Tek bir maddesini dahi okumadığım anlaşmanın gizli maddesi olmayabilir, biraz tedbirli konuşayım” demeyip bağıra çağıra yalan üzerine kurgulanmış bir yargıyı savunan adam, Kundera’nın tanımladığı adamın ta kendisi değil mi?

 Örneğin, yolsuzluklar sorulduğunda “soyuyorsa beni soyuyor” diyen kadın, tam da bu tanıma girmiyor mu? Ankara’da aracına bindiğim bir taksici bana, o dönem görevde olan bir belediye başkanı ile ilgili “çalıyor ama iş de yapıyor” demişti. Anlamaktan ziyade yargıda bulunma tarifi tam da bu arkadaşımıza uymuyor mu?

 Şu 8 TL’lik elektrikle bilmem kaç saat çalışan traktör nerede, seçimden önce her gün bir vilayete gönderilen yerli araba işi ne oldu diye merak edeceğine …

Hani doğalgaz bulmuştuk, hani Gabar’dan çıkardığımız petrole ne oldu diye soracağına …

“Zamlar önemli değil, sonuçta para ülkemizde kalıyor” diye cevap veren tosun, Kundera’nın bahsettiği  “sormaktan ziyade yanıtlayan” o şahıs değil mi?

 Kuşatıldığımız çevreye şöyle bir bakarsak… Etraf bu tip insanlarla dolu değil mi? Yönetenler de iktidarlarını bunlara borçlu olduklarını bildiklerinden ötürü, bu “imalatı” son sürat devam ettirmiyorlar mı? Güzelim ülke tüm değerleriyle bir bir harcanırken, iktidarın yeniden yetkilendirilmesi neyle açıklanabilir?

 Tamam da Umut, bu kadar mı kötü yönetiliyoruz, bunun kurtarır yönü yok mu? Var tabii sayın okurlar, daha beterinden örnek vereyim de biraz rahatlayın!

 Yeni Zelanda’da Adalet Bakanı Kiri Allan, ufak bir trafik kazasına karışıyor. Ölen yok, hatta yaralanan bile yok. Alkolmetreye üflüyor ve alkollü olduğu ortaya çıkıyor. Bakan, derhal gözaltına alınıyor. İleriki bir tarihte mahkemeye çıkarılmak üzere serbest bırakılan bakan, halkını doğru şekilde temsil etmediğini gerekçe göstererek istifa ediyor.

 İyi ki bizde böyleleri yok! Allah hepimizi böyle siyasetçilerden, devlet adamlarından korusun, amin.

 Toprağın bol olsun Milan Kundera…

 

 

 

 

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Umut Gerçek - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Van Havadis Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Van Havadis hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Van Havadis editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Van Havadis değil haberi geçen ajanstır.



Van Markaları

Van Havadis, Van ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (432) 214 30 30
Reklam bilgi