SECCADENİN SEÇİME ETKİSİ

İnsanoğlu yaradılışı gereği tarihin tüm evrelerinde hep bir din, bir inanç ve bir yaratıcı arayışına girmiştir. Yalnızlık duygusunun en yabancısı ve topluluk duygusunun yegane sahibi olan bir varlık. Gerek yaşamın zorluğu gerek de tabiatın kanunları insanları toplu olarak yaşamaya sevk etmiştir. Bu doğrultuda insanlar yaratıldıkları ilk günden itibaren kendilerini inanış açlığıyla terbiye etmeye çalışmış ve dinlerin ortaya çıkmasına adeta kıvılcımlar yaratmışlardır.

Nitekim her asırda toplanan bilgiler, tecrübeler, birikimler zamanla çok çeşitli görüşlerin, dinlerin, bilimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ve özetle şöyle belirtirsek “zaman ilerledikçe taşlar yerine oturmuş, ve doğa ile tabiat dengeli bir hal almış ve insanlık kendi yaratılış gayesini anlamlandırmıştır”.

Günümüze ulaşan çok çeşitli dinlerin ve inanış biçimlerinin en güçlüleri ise şüphesiz bilime ve mantığa uygun olan, aynı zamanda bazı insan üstü olayların kanıtlarla var olması ve sürdürülebilir olanları olmuştur. Şüphesiz bunların içinde de hak kitap Kur’an ve tamamlayıcısı olan İslam dini hüküm konusunda en ideal ve en doğru olanı olmuştur.

Konumuza dönecek olursak, birlikte yaşamın insanın fıtratı kabul edilmesi, her asırda bilgi ve belgeler insanları çeşitli yönetim anlayışlarına yönlendirmiş ve bu şekilde çeşitli sistemler geliştirilmiştir. Bugün içinde olduğumuz düzenin adı laiklik örneğin. Toplu yaşayışın farklı inançlarla bir arada yaşayabilmesi ve kısacası insanoğlunun tam hür ve bağımsız kalmasını öngören bir sistem. Din yani yaratıcının kanunlarını bir kenara iteleyip, kendi fikirlerini sundukları bir model de diyebiliriz.

Laikliğin yapı taşlarını yüzyıldır dizayn eden ülkelerde ise en büyük problem şüphesiz ki dini kendi modellerinin dışında tutamaması olmuştur hep. Çünkü en başından Bahsini açtığım konuda insanların fıtratı gereği inanca olan açlığını anlatmıştık. Bu yönetim anlayışında din üzerinden politika üretenler ise hep başarılı olmuştur. İnsanların örfü, adet ve kültürüne din sayesinde saygı duyulduğu ve bu şekilde varlığını koruduğu aşikar olduğundan.

Birbirinin tezatı fikirler ise toplumda muhalif düşünceler yaratmış ve laiklik çatısı altında bir fikir çatışması meydana getirmiştir. Karmaşık fikirler, değişik istek ve arzular, çıkarlar, özentiler vs.

Bugün laikliğin temelini atan bir ideolojiden dine geri dönüş hamlesi beklemek gibi bir yanlışımız var. Aynı şekilde din üzerinden bizleri içinde boğdukları sistemden yalan yanlış vaatler ile kandırmaya çalışan bir zihniyet de yok değil. Çamurlu sudan susuzluğumuzu gidereceklerini düşünenler ile domuz sütünden gelişeceğimizi öne sürenler bizleri çıkmaz sokaklara itelemekten başka bir amaçları yoktur. Bizler çağdaş bir dünyanın, tüm evrensel değerlere sahip ve yeryüzünün en şerefli mahluklarıyız.

Birlikte yaşamın barışçıl huzur dolu ve kardeşçe olmasını arzu ederdik. Bugün seccadeye basanlar ile Müslüman mahallesinde salyangoz satanların oyunlarında piyon olmamız bekleniyorsa yada taraf tutmamız isteniyorsa, hukuksuzluğun Allah adına yapıldığını, zulümleri onlara Allah’ın haşa yaptırdığını söyleyenlere şunu net olarak belirtmekte fayda var. Bugün tüm ilkesi tamamen laiklik olarak  ortaya konmuş bir zihniyetin bilerek yada bilmeyerek bastığı seccade den daha büyük problemleri var bu halkın. Hamallık, yoksulluk, hırsızlık, haksızlık, adaletsizlik...

En önemlisi ise EKMEK sorunu var bu halkın...